Lise talebesi olduğum senelerden bir uzun hikâye…

Zihnimi zorluyorum tarihi hatırlamak için, sanıyorum 1996 ya da 1997 yılının baharıydı.

İçimde tatlı bir heyecan ile İ.M.Ç. koridorlarından Kayaoğlu Bakırcılığa doğru yürüyorum.

Karşılaşma anını düşünüyorum bir yandan. Nasıl karşılanacağım, onunla karşılaşabilecek miyim gibi sorularla beraber nedenlerim ve niçinlerim meşgul ediyordu zihnimi.

Adımların bittiği yerde kendimi “Kayaoğlu Bakırcılık” müessesinin kapısında buluyorum.

Bir heyecan ile kapıyı tıklatıyorum.

İçeri giriyorum.

Çalışma masasında oturmuş her zamanki haliyle bir meşguliyet içerisinde, İzzet Gündağ Kayaoğlu.

İçeri girmemle bakışlarını bana doğru yöneltip belki ilk ân için beklemediğim bir şekilde zihnimde yer eden o tebessümlü haliyle beni karşılıyordu Gündağ Ağabey!

Karşılama ve selamlama faslının ardından bana yer gösteriyor ve koyu bir muhabbete yelken açıyordu.

Nedenler, niçinler faslını geçtikten sonra kendimi Gündağ Ağabey’in o hoş memleket muhabbetinin içerisinde buluveriyordum bir anda.

Ne yalan söyleyeyim, İzzet Gündağ Kayaoğlu ile buluşacağım ân için böylesi sıcak ve samimi bir ortam hayâl zeminimde pek de belirmemişti.

Neticede ben bildiğiniz çaylak bir lise talebesi o ise bir dolu iş ile meşguliyeti olan tam bir memleket insanı.

Onca yoğunluğun içinde Meftun’un kafasındaki meseleler için ne kadar vakit ayırabilirdi ki?

Fakat birkaç satır önce de yazdığım gibi durum böyle olmamıştı.

O, onca iş-güç arasında bana vakit ayırmış kendisine getirdiğim düşünceler için bir paha biçmiş ve benimle meşguliyet kurmuştu.

O zaman anladım ki, İzzet Gündağ Kayaoğlu aslında benim için sadece İzzet Gündağ Kayaoğlu olarak değil gönlümde her zaman saygın bir yer tutacak, her daim muhabbet ile
anacağım “Gündağ Ağabey” olacaktı.

İşte böyle güzel bir başlangıcın ardından diyaloğumuz zamanla gelişti, gelişti…

Ara ara okul çıkışları kendimi Gündağ Ağabey’in çalışma ofisinde buluveriyor hem aklımdakilerden ona bahis ediyor hem de onun o derin birikimlerinden istifade ediyordum.

Gidemediğim zamanlar telefon ile görüşüyor ama arayı fazlaca da açmamaya çalışıyordum.

Hiç unutmam, bir yaz günü ve ben yine okul çıkışı evin yolunu tutmaksızın öncelikle Gündağ Ağabey’in ofisinde bulmuştum kendimi. Yine kendisini ziyarete gelen Trabzonlu şair
Yaşar Miraç’ı da ilk defa o gün tanıma fırsatım olmuştu.

Beni Yaşar Miraç ile tanıştırırken o çaylak halimi umursamaksızın methiye dolu sözlerle benden bahsedişi hala gözlerimde canlanır.

Genç bir delikanlının kendisinden çok daha büyük birine karşı nasıl onore edileceğine o gün tanıklık etmiştim.

Bilindiği üzere Gündağ Ağabey özellikle Trabzon ve Anadolu Bakırcılığı başta olmak üzere Türk Bakırcılık ve El İşlemeciliği sanatıyla alakalı sayısız çalışmalara imza atmış
bir kültür insanıydı.

Hakeza, yine Trabzon ve yöresi ile Türk Folkloru üzerine de çalışmalar yapmakla beraber bu alanda yapılan araştırmalara da elinden geldiğince destek olmaya çalışmış örnek bir karakterdi.

Memleket topraklarının kültür hayatının ayakta tutulması, gelecek nesillere aktarılabilmesi için sayısız çalışmalar yapmak, yapılan araştırmalara destek olmak malumunuzdur ki öyle kolay işler değildir.

Emek ister, zaman ister, zahmet ister.

Çünkü yaptıklarınızdan bir beklentiniz olmaz.

Beklenti belki de sadece bir gönül hoşnutluğu ve bu topraklar için gerçekleştirilmiş bir gâye…

Tabi bunlardan bahsederken elbette emeğinin geçtiği bazı yayınlardan da bahsetmeden geçmek istemem.

Tamamı olmasa da basılı yayın olarak bizlerle buluşmasında emeği geçen bazı eserler şöyle;

-Folklor ve Etnoğrafya Araştırmaları 1984 (İbrahim Aslanoğlu, Aydın Oy, Sabri Koz ile, 1984)
-Folklor ve Etnoğrafya Araştırmaları 1985 (İ. Aslanoğlu, A. Oy, S. Koz ile, 1985)
-Türk Folkloru Belleten 1986-I (İ. Aslanoğlu ile, 1986)
-Türk Folkloru Belleten 1986-II (İ. Aslanoğlu ile, 1986)
-Türk Folkloru Belleten 1987-I-II (İ. Aslanoğlu ile, 1987)
-Trabzon Kültür Yıllığı 1987 (M. Duman, Ş. Şatır ile, 1987)
-Trabzon Kültür Yıllığı 1988-1989 (M. Duman, Ş. Şatır ile, 1989)
-Türk Halk Bilimi ile İlgili Kitaplar İçin Bir Bibliyografya Denemesi/1985-1990 (1991)
-Eski İstanbul'da Gündelik Hayat (Ersu Pekin ile, 1992)
-Tombak (1992),
-Anadolu'da Türk Bakırcılık Sanatının Gelişimi-Bakır Yatakları Üretimi ve Atölyeleri (Doç. Dr. Oktay Belli ile, 1993)
-Atatürk ve Kurtuluş Şiirleri Antolojisi (Öner Ciravoğlu, 1996)
-Bir Tutkudur Trabzon (Ö. Ciravoğlu, Cüneyt Akalın ile, 1997).

Yine bilindiği üzere İzzet Gündağ Kayaoğlu, 1983 yılında kurmuş olduğu Anadolu Sanat Yayınlarının Genel Yayın Yönetmenliğini de vefatına kadar aralıksız sürdürmüştür ve Anadolu Sanat Yayınları imzasını taşıyan kültürel birçok çalışmanın da basılı yayın olarak yine bizlerle buluşmasına vesile olmuştur.

Bakır ve Bakır eşya onun adeta hayatı idi.

Eşya’nın kıymetini bilen bir insandı Gündağ Ağabey.

Ve bunun sebebi de galiba onun insan kıymetini bilmesinden ibaretti.

Kültüre adanmış bir hayattı onunkisi.

Bundan tam 13 sene evvelin Mayıs’ı yakalandığı Kanser hastalığından dolayı ayrılıverdi aramızdan…

Ve o zaman ben üzüntülüydüm.

Şimdi geriye dönüp bakıyorum da;

Geride kalan “hoş bir sadâ!”.

Trabzon delikanlısı, Gündağ Ağabey…

Rahmetle anıyorum!