Amin Maalouf’un özgün adı “Les Identités Meurtrières” olan “Ölümcül Kimlikler” [2] isimli kitabı ülkemizde ilk olarak Yapı Kredi Yayınları tarafından İstanbul’da (2000), elimizde bulunan 48. baskı ise yine aynı yayınevi tarafından 2019 yılında yayımlanmıştır.
Çeviriye temel alınan orijinal baskı Grasset, Paris (1999) baskısı olup dilimize çevirisi Aysel Bora tarafından gerçekleştirilmiştir. 133 sayfadan oluşan kitap “Sonsöz” ile birlikte beş ana bölümden oluşmaktadır. Bu değerlendirme yazısına devam etmeden hemen önce bir açıklamaya yer vermek yerinde olacaktır. Halen devam etmekte olan lisansüstü eğitimimde şu ana kadar gerçekleştirmiş olduğum değerlendirme yazılarımda ortaya koyduğum düzgünün bu yazı için biraz dışına çıkarak daha özgün bir tavrın tercih edilmesinin çok daha anlamlı olacağına inanıyorum. Bu bağlamda, kitabın kaleme alınmasına konu olan temel kavram ve bölümler hakkındaki bazı bilgilere yer verilecek olup, niteliğinde sonuç cümlesine karşılık olabileceği düşünülen düşüncelerle “sonsöz” ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Yazarın bu eserinde tartışmakta olduğu temel kavram “kimlik” kavramıdır. Etnik kimlikler konusuna “sosyal antropoloji açısından bakacak olursak, etnisite 1960’ların sonlarından bu yana temel uğraş alanı olmaya başlamış ve 1990’larda da araştırmaların odak noktası olarak kalmıştır”[3] ve bu durum günümüzde de güncelliğini korumaktadır. Bilindiği üzere “Günlük dilde etnisite kelimesi hâlâ ‘azınlık sorunları’ ve ‘ırk’ ilişkilerini tanımlamakta kullanılmaktadır ama sosyal antropolojide kendilerini kültürel açıdan farklı tanımlayan ve başkalarınca da bu şekilde tanınan gruplar arasındaki ilişkileri ifade etmektedir.”[4]
Yazar, “Kimliğim, aidiyetlerim” isimli kitabın ilk bölümünde kimlik kavramını bireysel olarak içselleştirip kendisiyle özdeşleştirdiği ve sahip olduğu tüm aidiyetler perspektifinden, çok kimliklikten tek bir kimliğe ya da tam tersi, tek bir kimlikten çok kimlikliğe kimliğin aşılması bağlamında, bunu da gerçekleştirirken kimlikler üzerinde etkinliği bulunan sosyokültürel etmenler ve aynı zamanda farklı doktrinler üzerinden tartışmaya açmaktadır. Burada “Apartheid” (s.33) başta olmak üzere cinsiyet rolleri ile beraber farklı ayrımcılıkların görünürlüğüne dair betimlemeler yer almaktadır. “Modernlik ötekinden gelince” isimli bölümde ise ilk bölümde görünürlüğü netleştirilmiş olan etnisite kavramının doğu ve batı uygarlıklarının tarihsel süreçleriyle birlikte muhtevasında dinsel doktrinlerin de yer aldığı tartışmalarla genişletildiği görülmektedir. Bu bölümde öne çıktığı düşünülen üç önemli sonucun yer aldığı görülmektedir. Bunlar, bütün doktrinlerin zaman içerisinde kontrolden çıkarak yozlaşabilme eğilimi gösterebileceği (s. 46), modernliğin “öteki” damgasını taşıdığında karşılaşacağı tutum ve davranışların şekillenme biçimleri (s. 63) ve tüm bunların toplumsal hareketlerle (s. 71) olan yakın ilişkileridir.
Kitabın “Gezegensel kabileler zamanı” isimli dördüncü bölümünde etnisite kavramının dinsel aidiyetler ile birlikte farklı ideolojik yaklaşımlar (s. 76) açısından tartışılmaya devam edildiği görülmektedir. Tartışmalar hümanist (s. 82) bir yaklaşım ile kimliklerin değişim ve dönüşüm süreçlerindeki küreselleşme hareketlerinin (s. 85) bilgi çağını yaşadığımız şu dönemde toplumsal değişme (s.86) üzerindeki etkileriyle beraber betimlendiği görülmektedir. Burada şöyle bir soruya yer vermenin uygun olacağı düşünülmektedir; Küreselleşmenin baş döndürücü hızında bizlere alternatif olarak yeni kimlikler mi sunulmaktadır? Bu soruya verilebilecek cevapların ortaya konulabilirliği açısından ikili bir sorgulamaya değinmek yerinde olacaktır. Bir tarafta sahip olduğumuz, ya da sahiplenmiş olduğumuz tüm aidiyetlerimiz, diğer tarafta da “insanlık” toplumunun sahip olduğu tüm aidiyetler? İlerleyen sayfalarda görüleceği üzere yazar bizleri karşı karşıya olduğumuz hegemonik baskılar ve tektipleştirme (s. 95) meseleleriyle baş başa bırakırken kimliğin/kimliklerin üzerinde etkinliği yadsınamayacak olan “evrensellik” (s. 89) gerçeğine vurgu yapmaktadır.
“Panteri evcilleştirmek” olarak isimlendirilen kitabın son bölümde ise yazar kimlik sorunlarının aşılmasına yönelik politika önerilerine yer vermektedir. Yazarın politika önerilerinde dikkat edilmesi gereken en önemli unsurun, hatta bu kitabın bir nebze de olsa üzerinde özet mahiyetinde bir anlam taşıyan şu cümlesine yer vermek uygun olacaktır; “şu dünyalılaşma denen şeyin kimliğe ilişkin davranışları nasıl azdırdığını ve günün birinde bunları nasıl daha az ölümcül hale getirebileceğini anlamayı denemek.” (s. 99) Bu anlamda yine yazarın “panter” metaforu (s.117) üzerinden bir tutum olarak dikkat çekmekte olduğu serinkanlılık tavsiyesi de meselenin insancıl boyutlara indirgenerek kalıcı çözümlerin sağlanabilmesi açısından son derece önemli bir yaklaşım önerisi olarak karşımıza çıkmaktadır. “Sonsöz” ile tamamlanan kitabın içermekte olduğu en önemli mesajlardan birisi de hiç şüphe yok ki “insanlık” önerisidir. (s. 129)
Bir sonuç olarak yazabilecek cümleler zihinlerde çok defa farklılıklar gösterirken kitabın son sayfasına alınan bir dipnot anlam bakımından meselenin özüne yapılacak en içten vurgulardan birine bir alternatif, kimliklerin geleceğine yönelik olarak düşünsel bir soru olabilir; “kabileler, kutsal savaşlar ve “ölümcül”, fakat aynı zamanda “insancıl” olabilecek kimlikler ?” Etnikliklerin nasıl kutsal imgelere dönüştüğü, kutsallık atfedilen imgelerin nasıl ölümcülleştiği ve kimliklerin ölümcüllük atfıyla kanlı ellere nasıl bürünebildiği… Aynı zamanda günümüz dünyasında toplum kelimesinin tartışılır bir hâl aldığı ve bireyselliğin yükseliş gösterdiği modern zamanlar için ölümcül kimliklerin insancıl kimlikler haline dönüşebileceği umudu. Ayrıca, bu umut düşüncesini ifade ederken Maalouf’un kitabı kaleme aldığı 1999 yılından günümüze etnik sorunların dünyanın birçok coğrafyasında hâlâ devam ediyor oluşu gerçekliğiyle karşı karşıya olduğumuz şu günler için hiç şüphe yok ki;
“Yeni kavrayışların oluşturulması için bir araç olmaktan çıkıp bir deli gömleğine dönüştüğü anda, etnisite kavramından vazgeçebilecek kadar da eleştirel olmamız gerekmektedir.”[5]
[!] Her hakkı saklıdır, kaynak göstermek koşulu ile alıntı yapılabilir.
Dipnotlar:
[*] Şengün, M., Öğrenci (Lisansüstü). Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İnsan İlişkileri ABD.
[2] Amin Maalouf, Yapı Kredi Yayınları, 48. Baskı. İstanbul 2019, 133 s.
[3] Eriksen, Thomas Hylland. Etniste ve Milliyetçilik-Antrolopojik Bir Bakış (İstanbul: Avesta, 2002), 11.
[4] Eriksen, Thomas Hylland. Etniste ve Milliyetçilik-Antrolopojik Bir Bakış (İstanbul: Avesta, 2002), 15.
[5] Eriksen, Thomas Hylland. Etniste ve Milliyetçilik-Antrolopojik Bir Bakış (İstanbul: Avesta, 2002), 240.